Önsöz

Hakkı Kaptan ile ilk kez karşılaşıyordum. Uzun boylu, güler yüzlü, nezaketli biri. Konuşmaya başladığında ise kendimi uçakta hissettim, sanki yolculara anons yapıyordu. O gün ilk kez öğrencisi olarak birlikte uçak başı yaptık. İşine çok hakim ve çok rahattı. Uçuşla ilgili yaptığı her şeyi çok dikkatli ve bilgiyle yapıyordu. Yılların deneyimi var tabi ki diye düşündüm.

Sabiha Gökçen kuleden motor çalıştırma, ardından taksi izinlerini aldık. Sonrasında piste giriş izni istedik ve kule şöyle cevap verdi :

– TC-TRJ kalkışta bir numarasınız. Piste girin ve bekleyin!

O sırada bir baktım ki sırada 2 havayolu ve iki tane de bizim gibi özel uçak var. Şaşkınlıkla;

– Hocam kalkışta 1 numara verdi kule, yanlış mı anladı acaba bizi derken…

Çoktan havalanıp, rotamızda Bursa’ya doğru yaklaşıyorduk. Yenişehir kuleden yaklaşma ve iniş talimatı istedik. Bizimle birlikte gelen bir havayolu uçağı vardı. Kendi aramızda “yine inişte iki numarayız herhalde” derken kuleden cevap geldi:

– TC-TRJ inişte bir numarasınız…

Yine birbirimize baktık güldük. İçimden “şanslı gününde herhalde” diye geçirdim. Meydana indik, 3 numaralı park yerine gelirken Yenişehir kuleden bir çağrı geldi ve “sizi havayolu uçağı sandım bir an deyince”… yine gülümsedik birbirimize.

Birçok uçuşu birlikte yaptık. Öğretme isteği ve bilgisini aktarma becerisi çok yüksek seviyedeydi. Öngörüleri çok kuvvetliydi. Olasılıkları hesaplama konusunda da çok deneyimli ve hızlıydı. Her uçuşu tamamladıktan sonra detaylı bir de-brifing yapıp, uçuşumu değerlendiriyordu. Dikkatimi bir şey daha çekti: Yapıcı tutum sergileyip, uçuşumu iyileştirecek şekilde geribildirimler yapıyordu. Yani uçuşa daha da yakınlaşmamı ve ısınmamı sağlıyordu.

Ben bu iletişimi Hakkı Kaptan ile yakaladıktan sonra, bir özelliği daha ilgimi çekti: Hakkı Kaptan, değişik konularda iş dünyasına katkı sağlayacak konferans tadında konuşmalar yapıyordu. Bu konuyu da hemen kendi müşterilerimle paylaşma fırsatını buldum. Yaptığı konuşmalardan sonra, katılımcıların sevgi ve saygısını kazanıyor, herkes Hakkı Kaptan ile fotoğraf çektirmek, daha uzun sohbetler yapmak istiyordu.

Bir konuşmasının sonunda katılımcılardan biri söz almak istedi. Hakkı Kaptan buyrun dinliyorum diyerek söz verdi:

– Konuşmanız boyunca birçok konuya değindiniz, iş hayatınızı anlattınız ancak, anlatımlarınız esnasında hiçbir şekilde “çalıştım” demediniz. Mesleğinizi o kadar isteyerek ve severek yapmışsınız ki işte bu tutumunuz bana ilham verdi. İnsan işini severek yapmalı veya sevdiği işi yapmalı! deyince aklıma Konfüçyüs’ün meşhur sözü geldi: Sevdiğin işi yaparsan, bir gün bile çalışmazsın!”

İşte o gün yaptığı konuşmanın başlığı olan “İki Mavide 24.000 Saat” bu kitabın temellerini oluşturdu.

Evet, şimdi yaşanmış olayların akıcı bir dilde kaleme alındığı bu özel çalışmayı okumak için sevdiğiniz bir içecekten bir yudum alın ve büyük bir keyifle başlayın okumaya…

İşte size İsmail Hakkı KOBAKOĞLU’nun kaleminden hem deniz hem de gökyüzü tutkunlarına “İki Mavide 24.000 Saat!”

Saygılarımla,

Fırat Çapkın